Lev Nikolayeviç Tolstoy (1828-1910), kimi çevrelere göre “tarihin en büyük edebiyatçısı”, kimileri için “gelmiş geçmiş en iyi romanın (Savaş ve Barış) yazarı”, bazılarına göre de “Rusya’nın gerçek yüzü”… Nitelemeleri de övgüleri de çoğaltmak mümkün; zira Tolstoy, hayatı ve eserleriyle ve öncülük ettiği akımla, tarihin en büyük isimleri arasına çoktan girdi.
Fakat muhtemelen Tolstoy için kayıtlara geçen en anlamlı ve sembolik söz, on yıllardır haksız şekilde mukayese edildiği Dostoyevski’nin Anna Karenina’ya ilişkin sözleridir: “Rusya’da şimdiye kadar bilinmeyen bir sanatsal tasvir gerçekçiliğinin yanı sıra, derinlikli ve kudretli bir roman. Rusya’nın Avrupa’ya ne verebileceği sorusuna nihaî cevaptır bu kitap.”
Andrei Zorin’in yazdığı bu Tolstoy biyografisi, tarihin en görkemli şahsiyetlerinden ve edebiyat dünyasının hâlâ parlayan yıldızlarından birinin kısa ama vurucu detaylarla zenginleştirilmiş bir anlatısını okuyucuya sunuyor. Bir edebiyat ustası olarak Tolstoy’un abidevî eserlerini bir kez daha okuyucunun dikkatine getirmekle kalmıyor, fikir ve aksiyon adamı olan bu muazzam mütefekkirin düşünce dünyasına kapı aralıyor. Keza bir beşer olarak da Lev Nikolayeviç’in kişisel yaşamındaki zaaflarını ve karakterindeki çeşitli “gri alan”ları da mercek altına alıyor.
Bu kısa ama zengin biyografi, Tolstoy’u merkeze alarak geniş bir siyaset, kültür, sanat ve edebiyat sahnesi kuruyor; bu sahneye dönemin çarları, bakanları, yazarları, şairleri, gazetecileri, fikir ve sanat insanları, savaşlar, barışlar, devrimler, dönüşümler ve daha pek çok etken mütemadiyen girip çıkıyor.
Ölümünün 111. yıldönümünde rahmet ve minnettarlıkla.