Besteci Erik Satie, Mortmartre bölgesinin bohemlerinden biri olarak ortaya çıkışından Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Dada akımına verdiği desteğe kadar, gelenekleri küçümsemesiyle tanınıyordu. Ne var ki avangart bir provokatör olarak bu ünü, yirminci yüzyılın Avrupalı bestecileri Stravinsky, Debussy ve Ravel gibi isimlerin yanında mirasının gölgede kalmasına yol açtı. Kendi sanatına getirdiği yeniliklerden ziyade diğer pek çok alandaki etkisi daha fazla konuşulsa da Satie’nin modernist estetiği, aslında hayatını şekillendiren gerçek çelişkilerden doğmuştu.
Kelimelerin, görsel sanatların ve müziğin nadir türlerini sıradan unsurlarla birleştiren yeni sanatsal ifade yöntemleri tasarlayan Satie, bestecinin işini yeniden tanımladı. Yüksek moda dünyasındaki bağlantıları, estetik görüşlerini önemli ölçüde şekillendirdi ve onu esprili, modernist bir müzik geliştirmeye teşvik etti. “Neoklasisizm” isimli bu akımın hem diğer öncüler hem de Parisli seçkinler tarafından benimsenmesiyle Satie, yeni doğmaya başlayan bir popüler kültürün kalbinde konumlandı.
Profesör Mary E. Davis, yeni bir tarz yaratması için besteciye estetik bir ivme kazandıran ve sanat dünyasında yer edinmek için kullandığı imajını güçlendiren olayları dikkatle irdeleyerek okuyuculara sunuyor. Bu bilgilendirici biyografi, modernist müziğin kabul edilen tarihini yeniden değerlendiriyor ve Satie’yi hak ettiği öncü statüsüne geri getiriyor.