Pierre Manent bu kitabında liberalizmle çatışan toplumsal gerilimleri aydınlatarak modern liberal demokrasilerde yaşayan bizlerin içerisinde bulunduğu durumun resmini çıkarıyor.
Manent’e göre modern toplumun kökenlerini, sekülerizmini, bireyciliğini ve “hak” mefhumuna yaklaşımını kavramanın yolu liberalizmini anlamaktan geçiyor. Ahlaken tarafsız demokratik yönetimin daha ileri amaçlara yönelmede yetersiz kalmasının, politikanın daha yüksek bir amaca hizmet etmediğini savunan liberal duruştan kaynaklandığını tartışan Manent, bu kitapta yer alan 10 denemede liberal düşüncenin gelişimini tek bir tema etrafında, “Avrupa’nın gelişiminin anahtarı” tabir ettiği “Tanrıbilimsel-siyasal yöntemin düşüşü” etrafında inceliyor.
Liberalizmin kökenlerinin peşine düşen bu denemeler, gündelik hayat ile onu tahakkümü altına alan Katolik kilisesini ayırmaya çalışırken siyasetin kozmolojik kavramlarla bağını koparan Machiavelli’ye kadar iz sürüyor. Manent'in Locke, Hobbes, Rousseau, Guizot ve Constant'a ilişkin analizlerinde gösterdiği gibi, Machiavelli’den sonra, benliğin sınırları dışında hiçbir hedefi olmayan bir birey ve bireylerin birbirlerine tahakküm etmesini engellemekten başka amacı olmayan bir devlet anlayışı gelmiştir. Böyle bir siyasi düzenlemenin hem olumlu hem de olumsuz etkilerini tartan Manent, neticede günümüzün temel siyasi meseleleri hakkında önemli sorular ortaya koyuyor, örneğin bireysel haklar ile siyasi örgütlenmenin taleplerinin uzlaştırılabilme ihtimali ya da dinen tarafsız ama genel ahlak konusunda taraflı bir yönetim biçiminin arzu edilebilir olup olmadığı soruları.