Yirminci yüzyılın sonlarına doğru Soğuk Savaş bitmiş ve küreselleşmenin hız kazanmasıyla birlikte tarihin sonu ilan edilmişti. Ne var ki şimdilerde “tarih”in bütün tezahürleriyle aramızda olduğundan artık kimsenin şüphesi yok. Yakın zamanlara kadar telaffuz etmekten kaçınılan “emperyalizm” ve “imparatorluk” gibi kavramların yaygın şekilde tartışılması ve birer paradigma olarak ele alınmaları hiç de tarihin sonunda olmadığımızın göstergelerinden biri. Fakat o “tarih”, birbirlerinden ne kadar farklı olurlarsa olsunlar, bütün toplumların aynı kavşakta buluşacağı bir yere mi götürmektedir bizleri? Modernleşme adı verilen bu projenin emperyalizmle ve imparatorlukla nasıl bir ilişkisi var? Toplumsal fenomenleri izah etmeyi vazife edinen sosyal bilimler ve dünyayı açıklayıp dönüştürmeyi amaçlayan siyasi tasarılar tüm bu gelişmelerin neresinde durmaktadır? Peki tarihin bilgisine en fazla erişimi olan tarihçiler, geçmiş deneyimleri nasıl kurgulamaktadır? İşte böyle çetrefil soruların cevaplarını aramaya koyulan tarihçi ve teorisyen Harry Harootunian’ın kalkınma ideolojisini sorgulayan bu kısa ama düşünsel bakımdan yoğun çalışması, Türkiye gibi “Batılılaşma”, “muasır medeniyetler seviyesine ulaşma”, “sahici öze dönüş” gibi sorunlarla hayli meşgul olmuş bir ülkedeki okurlar için bilhassa değer taşıyor. Erkal Ünal’ın çevirisini yaptığı İmparatorluğun Yeni Kılığı hem sosyal bilimlerle meşgul olanlara hem de bu çetin sorulara verilen basmakalıp cevaplarla yetinmeyip daha kuşatıcı bir bakış edinmek isteyen herkese hitap ediyor. |