Çin’de 1966 ile 1976 arasındaki on yıllık karmaşık dönemi kapsayan “Büyük Proletarya Kültür Devrimi,” üzerinden yarım asır geçtiği halde dünya siyasetinde hâlâ tartışılmaya devam ediyor. Çin Komünist Partisi lideri Mao Zedong’un, kapitalist düşünce ve ekonominin Çin Halk Cumhuriyeti’ne geri dönme tehlikesini kalıcı biçimde önlemek için yaptıkları, bugün bile sadece Çin tarihinde değil, dünya tarihinde de eşine pek az rastlanabilecek şiddet dolu bir zorla “dönüştürme” girişimi olarak görülüyor. Tarihte başka hiçbir parti lideri, kendi partisinin teşkilatını da kapsayan birtakım sosyal yapılara karşı geniş kitleleri böylesine kışkırtıp harekete geçirmemiş, sonucunda iç savaşı andıran bir kargaşa ve anarşinin doğmasına yol açmamıştır. Eski düzenin ya da burjuva ve aristokrasi gibi “gerici” toplumsal güçlerin kalıntıları sayılan her şey, proletarya devriminin ilerici ülkülerinin birer düşmanı sayılarak yok edilmeye çalışılmış, sayısız kültür, sanat ve mimari eseri bu süreçte tahrip edilmiştir. Mao’nun riskli deneyi arzulanan neticeleri yaratamadığında, “büyük başkan” ülkenin ordusunu kendi halkına karşı tereddütsüzce kullanmış, uygulanan orantısız şiddet ve despotik hamleler milyonlarca kişiyi yıkıma sürüklemiştir. Doğal olarak arka planında siyasi rakipler arası iktidar mücadelesini de barındıran Kültür Devrimi, toplumsal, kültürel ve siyasi bağlamlarda çok sert adımlarla yeni bir ülke yaratma çabasının risklerini de ortaya koymaktadır. Daniel Leese bu kitapta Çin Kültür Devrimi’nin genel ve kısa bir tablosunu çizerek nedenlerini, sürecin işleyişini ve sonuçlarını anlatıyor.